"52" bir tamir hikayesi

her şey 25 aralık sabahı bozulan laptopumu tamire götürmemle başladı.. kağıthane diye verdikleri adresin aslında okmeydanı ssk hastanesinin çok yakını olmasından nasıl bir belaya bulaştığımızı anlamıştım..

sokağın yeri ibb.gov.tr nin şehir rehberi vasıtasıyla bulundu.. yola çıkıldı ve ver elini okmeydanı hp ürün toplama merkezi..

gittiğimizde gayet yüksek sesli bir kavga karşıladı bizi..

-alt tarafı bir format atılacak yahu 25 gün oldu
-biliyorum hanımefendi ancak diğer işleri yapıldı bir tek o kaldı sabredin
-telefondakiler şunu şunu dediler (çok zaman geçti unuttum artık :D )
-ama şu an ben burdayım hanımefendi size bunu ben söylüyorum bir kaç güne bitecek inanın (kendini bir batman bir superman bir karamurat edasında görüş)
-bu sıradan bir alet değil ki laptop.. ben iş yerimde laptop kullanıyorum.. bıktım milletten dilenmekten..

diye uzarr giderr..

Canan bu durumda ne yapacağını şaşırır ve bozuk da olsa en azından elimin altında kalsın daha iyi diye tereddüt eder.. çünkü sinirli bayanın bahsettiği 25 gün normal bir 25 gün değildir.. kurban bayramı ve haftasonları çıkarılmış, tertemiz 25 iş günüdür.. dişçiye gidip önceki hastanın çığlıklarını duymuş çocuk moduna girilir ama kaçış yoktur..

laptop emanet edilir ve geçtiğimiz pazartesine kadar süren yorucu, bıktırıcı hatta nefret ettirici bir süreç başlar.. 61 takvim/42 iş günü..

bir telefon numarası bir de internet sitesinin olduğu bir a4 kağıdı elimize tutuşturularak eve yollandık..

Onarımınız devam etmektedir(52)

laptopu alana kadar sitesinde tek görebildiğim yazı.. hayatımın sonuna kadar ne olduğunu çözemeyeceğim muhtemelen.. onarımımız devam ediyor fakat 52 ne? %52 tamamlanmış diye kendimi kandırmak istesem bir şey indirmiyorum ki 52 olsun 50-60-70 şeklinde devam ederlerdi muhtemelen..

ilk başlarda yaşadığım tereddüt ve ne olduğunu anlayamama durumu kısa zaman sonra etkisini kaybetti.. çünkü o 52 aylarca o şekilde kaldı..

53?!?
değiiiiilllll

60??!?
hiç değiiiillll

"52"

nedenini asla öğrenemeyeceğim sanırım.. bilen varsa ve yardım ederse mutlu olurum, sevinirim, gülerim, coşarım =))

esas konuyu söylemeyi unuttum.. teslim ettiğimizde orada bulunan yüzünde güller açan (!) sevimlilik abidesi (!) abla 15 iş günü sonra geçici laptop isteyebiliyorsunuz 30 iş gününde bitmezse yeni laptop için başvurabiliyorsunuz demişti kağıdı elime tutuştururken..

ben de ondan aldığım gazla ve 15 gün sonra geçicisini alırım rahatlığıyla eve döndüm.. al sana bir hayal kırıklığı daha =)

~~15 iş günü sonra~~

15 gün içerisinde olumlu ya da olumsuz hiç bir haber alamadım kendilerinden.. en sonunda sinirlenip arayayım dedim..

yalnızca hafta içleri 8:30/17:30 saatleri arasında çalışmaktaymışlar..
acil desteğe ihtiyacınız olduğunda yapabileceğiniz tek şey başınızın çaresine bakmak.. sonra ağızlar bükülüp bunu başka yerde yaptırmışsınız hanımefendi/beyefendi bu garanti dışıııı demeyi bilirler ama..

neyse iyi kız olup bahsi geçen vakitlerde aradım.. laptopuma parça bekleniyormuş.. 52nin anlamı bu mu yoksa len diye geçirdim içimden..

-o zaman geçici laptop istiyorum..
-tabi hemen işleminizi yapalım..
-kaydı yaptım a.... hanım sizi en kısa sürede arayacak.. telefon numaranız 05..... değil mi?
-evet o..
-tamam arayacak bekleyin..

en kısa süre? kimine göre bir gün kimine göre 3 gün değil mi? hpnin en kısa süre anlayışı şu: sizin delirip beklemiyorum ulen ben arayacağım diyene kadar geçen süre..

-a.... hanım size 3 iş günü içerisinde dönecek.. telefonunuz 05.... değil mi?
-o evet Allah kahretsin ki o!!

3 iş günü geçer hp kanadından ne bir çağrı ne bir sms vardır.. sınavlar başlar Canan şahsı beddualar ederek yılar.. en azından 30 iş günü dolana kadar haber verirler yeni laptop vermek istemezler diye düşünmektedir..

derken defalarca arayıp yaşanan sinir harblerinden sonra verilen 2 laptopun birinin tamiri biter.. (tabi ki benimki değil)

~~30 iş günü sonra~~

30 iş gününün dolduğu itinayla hesaplandıktan sonra servis tekrardan aranır.

-laptopum vardı
-numarası kaç
-ezberlenen numara söylenir
-parça bekleniyor efendim
-?!?!??!? yürüyerek mi geliyor? neyse yedek laptop istemiştik
-servisimize hala ulaşmamış
-nakliye departmanınızda sorun var farkındasınız değil mi?
-haklısınız efendim
(efendiler yesin seni)
-neyse neyse vazgeçtim ondan yenisi için başvurmak istiyorum
-öncekini başvurunuzu iptal edeyim mi?
(yok onu da alıp çiftleştirecem cep bilgisayarım olur belki)
-edin
-a... hanım size 3 iş günü içerisinde dönecek..
(kahve falı gibi, üç vakte kadar)

3 iş günü geçer..

-a... hanımla görüşmek istiyorum..
-kayıt nonuzu alabilirmiyim kim arıyor
(uzaktan eltisiyim kim olucam deli mi ne)
-a.... hanım yemekteymiş bulamadım dönünce o sizi arar..

günahını almayalım belki zor sindiriyor/diş problemi var 12den 4 e kadar yemekte olamaz mı kendisi?!?

-a..... hanım hala yemekte mi
-bi sn bağlıyorum
-cihazınızın aynısından yok size şu ürünü öneriyoruz.. inceleyin kabul etmiyorsanız para iadesi yapıyoruz, kabul ediyorsanız haber verin sipariş edeyim..

cihaz incelenir onay verilir geri aranır..

-a..... hanım??
-odasında bulamadım efendim gelince o sizi arar
(4 saat yemek yerse bulamazsınız tabi, midenin de kapasitesi sınırlı)
-inşallah

-size mail atacağım belgeyi çıkarıp imzalayıp geri yollayacaksınız..

belge de 3 günlük yoldan gelir.. ve perşembeye kadar haber verileceği söylenir..

cuma günü bana önerdikleri cihazın stoklarda kalmadığını öğrenirim.. dünyanın herhangi bir yerinde ya da başka bir markada böyle bir sistem var mı merak ediyorum.. bana önerdikleri model stoklarında yok !?!?!

neyse cuma akşamı (20 şubat) da gelen habere göre bana uygun laptop bulunmuş gidip alabilirmişim.. bunu saat 7 de atmalarının ve servisin saat 5e kadar açık olmasının sebebi beni pazartesiye kadar oyalamak istemeleri olamaz değil mi?! yok canım ben fesatım ;)

ayrıca bana uygun laptop ne demek yahu.. izdivaç programlarında 3 günde karı-koca bulunuyor ama koskoca hp bana uygun laptopu 10 günde bulamadı.. üstelik çok şey de istemiyorum emekli maaşım zaten var, kendimi geçindirebiliyorum, evi olsun yeter.. bu videodaki abinin istediğini bile istemiyorum =))

neyse pazartesi günün ilk ışıklarıyla kavuştum şu an faydalandığım makineye.. Allahtan poşet almayı düşünebilmişim de afro-amerikanların teyp taşıdığı gibi taşımadım kocaman kutuyu..

çok uzun oldu sıkılmadan okuyanlarınız varsa çok seviyorum onları.. ptt görevlisiyle maceralarımı başka sefere yazarım..

bildiğim bütün şikayet sitelerine yazacaktım ama alınca sinirim geçti vazgeçtim sanırım.. Allahlarından bulsunlar :)

bayanın adını yazmak istemedim, istemeden başını belaya sokarım belki diye.. diyalogların%90 ı doğrudur.. geri kalan %10 da unutma payımdır (malum 3 ay oldu) fazla uzun olduğu için "size küfretsem sağolun efendim diyeceksiniz herhalde, eğitim mi alıyorsunuz bu kadar sinir bozucu olmak için.." "evet efendim alıyoruz" tadında bazı diyalogları yazmadım.. kafanızı duvardan duvara vurmak istiyorsunuz zaten duyunca =)

sevgiler saygılar efendim, hürmetler :P

korkma bişey yapmaz o..



resime bakıp aman da aman diyorsanız yanlış yazıyı okuduğunuzu söyleyebilirim :P

biri bugün olmak üzere defalarca duyuyorum başlıktaki cümleyi.. korkma sen dokunmazsan bir şey yapmaz.. korktuğunu belli etme v.s.

her konuda uzman olmayı becerebilen halkımız bu konuyu da pas geçmedi.. sokaktaki herhangi bir köpeğin bir şey yapmayacağı konusunda güvence verebiliyorlar artık..

hiç köpeğim olmadı ama geçen yıla kadar hep sevgiyle yaklaşırdım.. hatta küçüklüğümde bacaklarımın dibinde oynarken tavla oynamışlığım bile var =) ve ben de sen bulaşmazsan bir şey yapmaz saçmalığına inandırıyordum kendimi..

sizleri daha fazla merak içerisinde bırakmadan (çok iddialı oldu bea :P) geçen yıla gelelim.. mekan emirgan sokaklarından biri.. arkadaşımın evinden beraberce çıkmışız.. hava kararmak üzere ya da kararmış hatırlamıyorum.. elimizde çantalar, kitaplar v.s var... bir şeylere bakıyoruz.. bir anda sol cenaptan 4 nala kocaman bir köpek bize doğru geliyor.. aramızda 1,5 metre kala farkettik kendisinin bizi eksiltmek niyetinde olduğunu.. Allahtan yüzyılın en büyük icadı köpek kovucu (merak ettiyseniz burdan bakın) yanımızdaydı da bir tarafımız eksilmeden atlattık durumu..

köpeğe bir şey yapmış mıydık?

hayır

köpeğin geldiğini farketmiş miydik?

hayır

korktuğumuzu anlayıp mı saldırmıştı?

görmediğimiz hayvandan nasıl korkalım ki ;)

demek ki neymiş her köpekten kaçtığımda bir şey yapmaz diyen ablalar abiler ve arkadaşlar..

siz bir şey yapmadan da saldırabiliyormuş.. bir insan her şeyi bilemezmiş.. hayatımızda ilk kez gördüğümüz köpeğe kefil olmamız çok saçmaymış..

sinirlendirmeyin insanı yahu :P :D

korktuğunu belli etme de apayrı bir mevzu.. korkuyorum uleyn nasıl belli etmeyeyim :D hayvan zaten bu durumu iç güdüleri ile anlıyor bildiğim kadarıyla.. kimden neyi ve nasıl saklayacağım.. yöntemini bilen varsa buyursun söylesin.. benim taktiğim yanında biri varsa arkasına geç, yoksa ters istikamete doğru ıslık çalarak seri adımlarla tüy =) şu ana kadar gayet başarılıyım tavsiye edebilirim =))

defalarca yeni kayıta basıp geri çıkıyorum.. yazmak istediğim ne varsa bir anda anlamını kaybediyor sanki.. ya da yazılmaya değmez görüyorum yazacaklarımı..

bahsetmek istediğim yüzlerce konu var aslında.. ama yazıya geldiğimde, konuşmak istediğimde, her zaman ağzımdan hızlıca, durmaksızın dökülen kelimelerin yerini sukûnet alıyor.. yazıp yazıp siliyor ve klavyenin back tuşunu kullanıyorum..

güzel şeyler olmuyor artık.. sadece benim için değil sevdiğim herkes için.. ben her şey güzel olacak diye her düşünmek istediğimde karşımda kocaman bir duvar çıkıyor.. ya da ben insanları buna her ikna etmek istediğimde karşımızda olmayacağını gösteren şeyler çıkıyor..

artık uğursuz olduğuma iyice inanmaya başladım :) çevremdeki insanların yaşadıklarını, üzüntülerini kendinden çok dert eden biri olarak çevremdeki herkesin üzgün olmasının üzerimde olumlu hiçbir etkisi olmadığı muhakkak..

sevdiğim biri kendisi için bir insanın bütün işleri ters mi gider yahu dedi dün.. gerçekten de böyle olmaz mı ya da olmuyor mu? biriyle tartıştığında, seni üzecek minicik bir şey olduğunda etrafında binlerce sorun varmış gibi gelir insana.. önceleri tesadüf olan adlandırdığı otobüs kaçırması bile bir anda sinirden çıldırtacak hale getirir..

ya da sonucu bile bile çıkılan sınavdan beklediğin sonucu almak ne kadar üzebilir ki insanı? benimki maksimumudur herhalde.. peki ya bıkkınlık? ne zaman geçer ki?

yine de bir yerlerde bir şeylerin umudu olmalı değil mi? güzel şeyler olacak dedikçe pozitif bir şeyleri çekiyor olamamız gerekmez mi?

yine bir sürü soru sordum :) gece barış manço özel programını izledim.. insan sevdiği insanların yok olmasının yarattığı boşluğu zaman zaman farkedemiyor ya da unutuyor.. küçüklük idolümdü o benim :) pazar sabahlarının değişmezi Adam Olacak Çocuk ve hemen ardından Dönence.. öldüğüne deli gibi üzüldüğüm ilk insan.. bir şeyleri farketme yaşımdı sanırım..

karmakarışık bir yazı, kafam gibi.. ama bir şeyler anlatmak istedim işte..

yes man!




gideli bir haftayı geçti aslında.. ama hem sınavlar hem de her daim elimin altında olan laptopumun yaban ellerden hala dönmemesi sebebiyle yazmadım..

ilk defa bir film kahramanını bu kadar kendime benzettim.. özellikle ilk başlardaki halleri.. herkesten kaçan, kimseyle görüşmek istemeyen, sürekli bahaneler arayan, mecbur kalmadıkça hiçbir şeyi yapmayan hallerini..

filmde bir düş görüyor Jim Carrey.. kanepesinin üstünde ölüp kalmış, çevresindeki insanlar onun doğal hali bu diye umursamıyor..bir gün ben de öyle olur muyum bilmiyorum ama gidişatım o yönde gibi :)

sürekli faal olmaya çalışan insanları oldukça yapay buluyorum.. gizlemeye çalıştıkları bir şeyleri var gibi.. onun üstünü örtmek için, zihinlerini meşgul etmek için, bir yerlere gitmek, bir şeyler yapmak zorunda hissediyorlar kendilerini..

her şeyin ortası güzel sanırım.. hele benim gibi hayatı olduğu gibi kabul edip o şekilde seviyor [ bu sıralar daha da çok =) ] ve hiçbir şeyden kaçmıyorsanız..

her neyse bir filmden nerelere geldik.. kahkahadan ölmüyorsunuz tabi ama vaktiniz varsa izleyin tavsiye ederim :) ilk baştaki halinin yerine beni koyabilirsiniz =)) ya da koymayın ben ondan daha eğlenceliyim :P

belki ben de bir gün bir kişisel gelişim programına katılır YES MAN! diye bağırır ve hayatımı değiştiririm.. tabi konferansa gitmeye evet dersem :P

ps: Jim Carrey ne kadar yaşlanmış yahu.. üzüldüm..

"Time goes, you say? Ah no! Alas, Time stays, we go."~Henry Austin Dobson

Trailer:




http://www.youtube.com/watch?v=Q-Z_CUYh2Sk