karışık V

* evet blogu çook uzun zamandır ihmal ediyorum farkındayım.. yine ayda 2 yazıya düştük ve bu benim açımdan çok sinir bozucu..

* yaz mevsiminin en çok burs kesilme kısmını sevmiyorum.. cimrilikten nefret eden biri olarak yemek yerken bile dikkat etmek gerekmek sinirimi bozuyor.. geçenlerde waffle bile yiyemedim yahu :P hee bir de tiyatroların tatil olma kısmını!

* yaz günü nezle olmayı başardım.. hani alkışlarım?

* merak ne güzel şey güzel şey merak! tüü Allah cezanızı kaldırsın e mi..

* friendfeed artık blog yazmaktan daha kolay geliyor.. özellikle bir konu hakkında uzun uzun yazmaya çok eriniyorum.. bu tembellikle çok yaşamam ben..

* geçen yazımda bahsettiğim ilkokul arkadaşım.. kuğuya dönüşeceğini önceden haber veremez miydin? ille en olmayacak zamanda mı farketmeliydim bu durumu?

* birkaç gün sonra doğum günüm.. gönül arkadaşlarla kutlamak istiyor, bir haftadır bu durumu düşünüyorum, hala bir karar veremedim.. bu kadar da kararsız olunmaz ki canım..

* Allah sevdiği kuluna eşşeğini önce kaybettirir sonra buldururmuş.. seni seviyorum canım akbilim (ödüm patladı kaybettim diye ne yapayım :P )

* 1 saat boyunca bizi gondoldan bile daha çok zıplatmayı ve korkutmayı başarabilmiş otobüs şöföründen nefret ediyorum.. sol omuzumun ağrımasının tek sebebi sensin, senin yüzünden cama defalarca omuz atmam.. ayrıca akbilimi kaybettiğimi düşündüren de sensin.. senden nefret ediyorum (aa nefret mimi vardı değil mi? kendime not: yarın yaz)

* güzel bir gün geçirdikten sonra eve yorgun gelmeyi çok seviyorum.. o günün hayal olmadığını hatırlatıyor bana.. yorgun olduğumu düşününce mutlu oluyorum, günümün ayrıntılarını taşıyor çünkü, çok yürüdüğüm için ayağım ağırıyor bazen, ya da çok güldüğüm için çenem, ya da yazmayacağım bir sürü şey.. seviyorum işte :)

* kazasız belasız 4. sınıfa geçebilmiş bir mischief var karşınızda.. üstelik not ortalamasını da kendisine göre hatırı sayılır ölçüde yükseltmiş bir mischief.. kaldı 1 sene.. hayal gibi geliyor hala..

* kendi başıma bir yerlerde oturmayı çok seviyorum.. elimde telefon boş boş oturmama rağmen kolay gelsin diye yol soran abi, ödümü patlatan sucu, abla su vereyim nolur ekmek parası diyen ama giyimi gayet normal olan tombik ufaklık, bana tren muamelesi yapan ve aynı azimle 3 kere önümden geçmeyi başarabilmiş tuhaf şahsiyet.. eğleniyorum bol bol..

* çocukların dili olmadığını öğrendim bugünlerde.. yabancı, 1,5 2 yaşlarında bir kız turistin sizi sevip yanınıza gelebilmek için bir sürü yol katedip çantaların üstünden yanınıza ulaşmayı başarması, yüzünüze bakıp simsiyah gözleriyle gülümsemesi, sizin annesi kızdığı için yüz vermemeye çalışmanız sonucu bu sefer kahkahayla gülmeye başlaması, yüzüne baktığında gördüğünüz, belki de hayatınız boyunca unutamayacağınız kara gözler, kıvır kıvır omuzlara kadar uzanan saçlar.. annesinin gelip cebren, ağlatarak yanımızdan alması sonucu bulduğu ilk fırsatta yine o harika gülümsemeyle yanımıza gelmesi.. çocuklar beni neden seviyor bilmiyorum.. ama iyi ki seviyorlar yahu!

* yoruldum yeter, bahsetmek istediğim ama bahsedemediğim bir sürü şey var aslında.. hayat güzel lan!

itiraf.kom ~mim~

yazma hevesimiz yokken sLnin miminden sonra bir şeyler karalayayım istedim.. evet bir de saçmalama mimim var biliyorum ama ne yazacağıma dair fikrim yok, acayip keyifli bir anımda saçmalayabilirim sanırım..
konumuz itiraflar, başlıyorum müsadenizle..

* itiraf ediyorum artık blog yazmaya accayip üşeniyorum.. yazdım mı da isteksiz, kendimi iteleyerek yazıyorum.. bu yüzden her an blog yazmayı bırakabilirim..

* küçükken sadece kötü insanlar ölür sanırdım, bu konudaki tek örneğim Erol Taş'tı.. her filmin sonunda ölmesinden etkilenmiştim sanırım..

* bazen sırf canım konuşmak istemiyor diye çalan telefonumu açmayıp bazen gelen mesajlara cevap vermeyebiliyorum.. telimi açmamamın ana nedeni cep telefonuyla konuşmaktan nefret etmem, şahsi bir durum yok..

* isim vermemem en iyisi sanırım ama çevremde olan bazı insanlardan nefret ediyorum!

* kardeşime şu aptal internet oyunlarından birini izleterek, çok kötü korkutmuştum.. bir daha birine yapmamaya yemin ettim sonra, çok pişmanım :-/

* sevdiğim bir şey hakkında birileriyle konuşmaktan nefret ediyorum.. Fenerbahçe, film, dizi, oyuncu her şey dahil.. hele bu insan bu olayla benden duyup ilgilenmeye başladıysa aaaaa diye bağırıp kaçmak istiyorum..

* zaman zaman saf rolü yapmaya bayılıyorum.. böylece insanlar beni kolayca kandırabileceklerini düşünüp uzun uğraş gerektiren planlar kurmuyorlar.. eeh bana da bıyık altından gülmek kalıyor tabi..

* ilkokulda İstiklal Marşı törenindeydik.. 3. ya da 4. sınıftaydık emin değilim.. öğretmen sınıfımızdan bir çocuğu karnı ağrıyor diye eve göndermişti.. biz de tören esnasında samimi bir erkek arkadaşımla dedikodusunu yapıyorduk.. ben öğretmen X'e aşık galiba geçen hafta Y hastaydı göndermemişti X'i hemen eve gönderdi ehe ehe demiştim.. ya da biri söylemişti de ben tekrar etmiştim hatırlamıyorum..

akabinde bunu öğretmenin duyması, kim dedi bunu diye sorguya çekilişimiz.. arkadaşımın hocam Z söyledi diye suçu başkasına atması ve Mischief'i olaydan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılışı ve ardından Z'nin başka sınıfa gönderilişi..

ilk vicdan azabı yaşadığım durumdu sanırım ama hocam o bendim yaa :-/

* zaman makinemin olmasını ve bazı şeyleri, şahısları, olayları uçurabilmeyi çoookk isterdim..

* bana ısrar edilmesinden nefret ediyorum, bağırıp terslemek istiyorum, yapamıyorum.. ama bilin ki ben bir şey için hayır dediysem ve ısrarlardan sonra kabul ettiysem o işi nefret ederek yapıyorumdur, yapmayın..

* bazen mazoşistliğim tavan yapar, kafamdan başıma gelebilecek kötü bir olayın senaryosunu yazıp üzülürüm, evet yaparım bunu..

* yazınca farkettim eğleniyormuşum ya yazarken.. yazmaya yazmaya unuttuk tabi..

* ödünç bir şey vermekten ve almaktan nefret ediyorum.. kimseye bir şey vermeyeyim, kimseden bir şey almayayım istiyorum ki almıyorum da zaten..

* her yazısını resimle süsleyen bloggerlar var ya bayılıyorum onlara.. ben bulamıyorum resim, koyamıyorum da sonra.. belki ben de yapabilirim bir gün çalışırsam.. ne diye aranır ki google'da? analitiklere konu olmak da var işin ucunda..

* bazen bir blogu okuyorum, iğrenç yazıyorsun yahu çek ellerini klavyeden demek istiyorum.. sonra bakıyorum bir sürü okuyucusu var, belki de sorun bendedir, belki bazı insanlar da benim hakkımda böyle düşünüyordur diyorum vazgeçiyorum..

bu kadar olsun bakalım.. sLn'e teşekkür ediyoruz.. yazmayan kaldıysa seve seve hediye edebilirim kendilerine :)

başlıksız

günahım kadar sevmediğim bir adamın gazetede bir köşesi var ne zaman adam oluruz diye.. bir tane de ben söyleyeyim istedim..

sütçüsünden, çöpçüsüne, bekçisinden, postacısına işimizi savsaklamadığımız zaman..

şöyle açıklayayım, şu anda evimde 5 tane bize ait olmayan kartpostal var.. nasıl olsa hepsi size geliyor diye atılmış.. es kaza bize çok fazla mektup geliyor olsa bütün semtin mektuplarını okuyabileceğim sanırım..

kartpostalın üzerindeki adrese göz atmaya erinen insanlar bir sürü maaş alırken binlerce üniversite öğrencisi işsiz.. gel de bu işte adalet ara..